CSO, TÜRKİYE CUMHURİYETİ’NİN 100. YILI’NA ÖZEL AÇILIŞ KONSERİ İLE SEZONUN İLK KONSERİNİ VERDİ

Cumhurbaşkanlığı Senfoni Orkestrası bugün, CSO Ada Ankara’da, “Türkiye Cumhuriyeti’nin 100. Yılına Özel Açılış Konseri” ile yeni sezonun ilk konserini geçekleştirdi. CSO şefi Cemi’i Can Deliorman, “Bu sene Cumhuriyetimizin malum 100’üncü yılını kutluyoruz. Hepimiz için çok özel, çok büyük bir kutlama bu. CSO, Cumhuriyet tarihiyle en özdeşleştirebileceğimiz, simgeleştirebileceğimiz marka değerlerinden bir tanesi aslında. Cumhuriyetin ayrılmaz bir parçası. Cumhuriyet fikrini, orkestramız olmadan orkestramızı da cumhuriyet olmadan kesinlikle düşünemiyoruz. Dolayısıyla orkestranın en önemli görevlerinden birisi, Cumhuriyet'in kültür ve sanat alanındaki bizlere sağladığı kazanımları geliştirmek, arttırmak, devam ettirmek ve yeni nesillere müzik aracılığıyla parlak, üretken güzel bir gelecek bırakmak. Bu açıdan ‘orkestra ve cumhuriyet’ teması, açılış konserimizin repertuvarına yansıdı” dedi.

HABER: GÜLARA SUBAŞI / KAMERA: EYLEM LADİN DEĞER

Cumhurbaşkanlığı Senfoni Orkestrası bugün, CSO Ada Ankara’da, “Türkiye Cumhuriyeti’nin 100. Yılına Özel Açılış Konseri” ile yeni sezonun ilk konserini geçekleştirdi. CSO şefi Cemi’i Can Deliorman, “Bu sene Cumhuriyetimizin malum 100’üncü yılını kutluyoruz. Hepimiz için çok özel, çok büyük bir kutlama bu. CSO, Cumhuriyet tarihiyle en özdeşleştirebileceğimiz, simgeleştirebileceğimiz marka değerlerinden bir tanesi aslında. Cumhuriyetin ayrılmaz bir parçası. Cumhuriyet fikrini, orkestramız olmadan orkestramızı da cumhuriyet olmadan kesinlikle düşünemiyoruz. Dolayısıyla orkestranın en önemli görevlerinden birisi, Cumhuriyet'in kültür ve sanat alanındaki bizlere sağladığı kazanımları geliştirmek, arttırmak, devam ettirmek ve yeni nesillere müzik aracılığıyla parlak, üretken güzel bir gelecek bırakmak. Bu açıdan ‘orkestra ve cumhuriyet’ teması, açılış konserimizin repertuvarına yansıdı” dedi.

Cumhurbaşkanlığı Senfoni Orkestrası bugün, CSO Ada Ankara’da, “Türkiye Cumhuriyeti’nin 100. Yılına Özel Açılış Konseri” ile yeni sezonun ilk konserini geçekleştirdi. CSO şefi Cemi’i Can Deliorman yönetiminde gerçekleştirilen konserin kadrosunda; Ankara Devlet Opera ve Balesi solist sanatçısı Görkem Ezgi Yıldırım, şef Burak Onur Erdem yönetiminde çalışan Ankara Devlet Çoksesli Korosu yer aldı.

Hasan Ferit Alnar'ın "İki Dans" ile başlayan program, Hasan Uçarsu'nun "100. Yıl Türküsü" ve Ahmed Adnan Saygun'un "Eski Üslup'ta Kantat" adlı eserinde "Zafer" bölümü ile devam etti. Ardından, Urar Artun'un 100. Yıl Marşı, Ankara'da ilk kez seslendirildi. Ulvi Cemal Erkin'in "Köçekçe"si, Can Atilla'nın "Diriliş-Ne Mutlu Türküm Diyene" adlı eseri, İlhan Çınar'ın "Binler Yaşa Cumhuriyet", Ferit Tüzün'ün "Çayda Çıra" bale süiti ve Muammer Sun'un "Bozkırın Sesi" eserleri dinleyicisiyle buluştu. Konser, Türkiye Cumhuriyeti İletişim Başkanlığı tarafından düzenlenen 100. Yıl Marşı Yarışmasında birinci seçilen, söz ve bestesi İlker Kömürcü'ye, orkestrasyon ve düzenlemesi Yusuf Yalçın'a ait 100. Yıl Marşı ve Cumhuriyet ile sona erdi. Konser sonunda, 10. Yıl Marşı dinleyicilerin eşliğiyle tekrar seslendirildi. Seyirci; orkestra, solist ve koroyu ayakta alkışladı. 

CEMİ'İ CAN DELİORMAN: CUMHURİYET FİKRİNİ ORKESTRAMIZ OLMADAN, ORKESTRAMIZI DA CUMHURİYET OLMADAN KESİNLİKLE DÜŞÜNEMİYORUZ

CSO Şefi Cemi’i Can Deliorman, açılış konseri ve yeni sezonu ANKA Haber Ajansı’na şöyle değerlendirdi:

“Cumhurbaşkanlığı Senfoni Orkestrası (CSO), konserlerle dolu bir yeni sezona başlıyor. Hepimiz çok heyecanlıyız. Ama konser sezonunun şöyle bir özelliği var, bu sene Cumhuriyetimizin malum 100’üncü yılını kutluyoruz. Hepimiz için çok özel, çok büyük bir kutlama bu. CSO, Cumhuriyet tarihiyle en özdeşleştirebileceğimiz simgeleştirebileceğimiz marka değerlerinden bir tanesi aslında, Cumhuriyet'in ayrılmaz bir parçası. Cumhuriyet fikrini orkestramız olmadan, orkestramızı da Cumhuriyet olmadan kesinlikle düşünemiyoruz. Dolayısıyla orkestranın en önemli görevlerinden birisi, Cumhuriyet'in kültür ve sanat alanındaki bizlere sağladığı kazanımları geliştirmek, arttırmak, devam ettirmek ve yeni nesillere müzik aracılığıyla parlak, üretken güzel bir gelecek bırakmak. CSO, bu misyonu taşıyan en önemli kurum ve kuşkusuz Cumhuriyet'in yarattığı ilk kültür-sanat kurumu. Bu açıdan ‘orkestra ve cumhuriyet’ teması, açılış konserimizin repertuvarına yansıdı.

"PROGRAMIMIZI GELENEKSEL BESTECİLERDEN YENİ KUŞAK BESTECİLERE KADAR TÜRK BESTECİLERİYLE DONATTIK”

Konserde, tamamen Türk bestecilerini çalıyoruz. Ve yine cumhuriyetin bize bir kazancı olarak bugün dünyada gerçekten kabul gören, festivallerde sipariş alan çok kıymetli yeni kuşak bestecilerimiz var. Ona keza bugün repertuvarda olan, Türk Beşleri’nin içinden seçtiğimiz geleneksel bestecilerimiz, birçok seyircinin çok sevdiği, çok güzel eserler var. Çok güçlü bir bestecilik geleneğimiz var, bu da cumhuriyetin bize en önemli armağanlarından bir tanesi. Çok gururluyuz, çok mutluyuz bu yüzden. Böyle bir özel sezon, böyle bir yüzyıl, bize büyük bir sorumluluk yüklüyor, bize büyük bir heyecan veriyor her şeyden önce. O yüzden programımızı geleneksel bestecilerden yeni kuşak bestecilere kadar Türk bestecileriyle donattık.

"KIRMIZI BEYAZ BİR PROGRAM...”

Ve tabii ki sadece batı formunda yazılmış Türk eserleri değil, aynı zamanda yeni cumhuriyet marşlarımızı koyduk. Çünkü marşların ilk seslendirmelerini yapmak, orkestramızın en önemli misyonlarından bir tanesi. Ve bunların okullara, üniversitelere, bandolara, mümkün olan bütün kurumlara dağıtılmasını, öğrenilmesini, halkımızın ezbere söylemesini sağlamak çok önemli bir misyon. Marşlar, bizi biz yapan eserler. Artık farklılık gözetmediğimiz; din, dil, ırk ayrımını gözetmediğimiz, hepimizi gururlandıran, hepimizi heyecanlandıran, hepimizi tek bir hissiyatta toplayan ve günümüz yüzyılında, bütün dünyanın şu anda içinde bulunduğu bu buhran döneminde, en çok ihtiyaç duyduğumuz bu birlik duygusunu, marşlarla burada seyircimizle seslendiriyor olacağız. Hasan Uçarsu’nun yeni marşı, Utar Artun’un yeni marşı, Cumhurbaşkanlığımızın yapmış olduğu marş yarışmasında birinci olan 100. Yıl Marşı bugün programda olacak. Yine derece alan marşlar var, çocuk solistler var, koromuz var; yani gerçekten kırmızı beyaz bir program...

"DÜNYANIN KÜLTÜR BAŞKENTLERİNDE NASIL BİR KÜLTÜR-SANAT İÇERİĞİ GÖRÜLÜYORSA CSO DA BU MUHTEŞEM SALONDA, SEYİRCİSİNE BÖYLE BİR ‘MENÜ’ SUNUYOR”

Sezona böyle başlıyor olmak çok gurur verici, çok heyecan verici. Buna keza sezon çok dolu. CSO Türkiye’nin en üretken orkestrası. Geçen sene yaptığımız 120 konser, bu sene çok daha yüksek rakamlara ulaşacak. Dolayısıyla dinleyicimiz mutlaka bizi takip etsin. Bu konser salonunda birbirinden farklı, irili ufaklı etkinlikleri, çok önemli konuk şefleri, yabancı solistleri aynı Berlin'de, New York'ta, Paris'te olduğu gibi dünyanın kültür başkentlerinde nasıl bir kültür-sanat içeriği oranın halkı görüyorsa CSO da Ankara’da bu muhteşem salonda, seyircisine böyle bir ‘menü’ sunuyor. Dolayısıyla seyircimizi bütün konserlerimize bekliyoruz. Sağ olsunlar zaten biletlerimiz açılır açılmaz hemen tükeniyor.”

"HEDEFİMİZ ETKİNLİK SAYISINI ARTIRMAK. BÖYLECE YOĞUN TALEBİ DAHA İYİ KARŞILAYACAĞIMIZI DÜŞÜNÜYORUZ”

Şef Deliorman, “Biletler satışa çıkar çıkmaz tükeniyor, hatta bilet bulamamaktan yakınan sanatseverler de var. Dinleyicinin bu yoğun ilgisini nasıl değerlendiriyoruz” sorusuna şu yanıtı verdi:

“Orkestramızın konserleri her zaman çok yoğun bir talep almıştır. Bu sadece bu sezon olan bir şey değil. Salonumuz büyüdü, buna rağmen seyircimiz çok sadık. Bu, bir orkestra için, bir sanat kurumu için çok önemli. Böyle sadık ve güçlü seyirciye, dinleyiciye sahip olmak... Aynı zamanda genç dinleyicimiz çok fazla, bunun da farkındayız. Düşünürseniz bir sezon içinde 120 etkinlik, bunun yanında irili ufaklı etkinlikler, eğitim faaliyetleri, okullara yaptığımız özel faaliyetler... Aslında orkestranın kapasitesini maksimum düzeyde kullanıyoruz. Ama bizim hedefimiz tabii ki bu etkinlik sayısını artırmak. Böylece bu yoğun talebi, daha iyi karşılayacağımızı düşünüyoruz.”

SİBEL AYHAN BAYER: BÜYÜK BİR MARATONA BAŞLIYORUZ, 106 TANE PLANLANMIŞ KONSERİMİZ VAR

CSO Müdürü Sibel Ayhan Bayer ise Cumhuriyet'in 100’üncü yılına adanan yeni sezonu, şöyle anlattı:

“Bugün 6 Ekim 2023, bizim sezon açılış konserimiz var. Sabah genel provamızı gerçekleştirdik, akşamı heyecanla bekliyoruz. Sezon açılışı ne demek, ondan bahsedeyim öncelikle. Biz büyük bir maratona başlıyoruz, 106 tane planlanmış konserimiz var içerisinde. Bugün o serinin de ilkini gerçekleştirmiş olacağız. Bu 106 konserin içeriğinde farklı seyirci kitlelerine yönelik özel konserler var. Bunların bir kısmı çocuklar, bir kısmı gençler için, bazı anma-kutlama haftalarımız var, bayram konserleri, büyükelçilerle işbirliği kapsamında ülkeler arası dostluk konserleri, yeni yıl konseri, bahar konseri, 29 Ekim Cumhuriyetimizin 100’üncü yılının gününde ve haftasında yapacağımız özel konserler, 23 Nisan Ulusal Egemenlik Bayramı Konseri, Genç Kuşak Solistleri gibi çok geniş bir yelpazeyle yine her olduğu gibi bu sene de farklı seyirci kitlelerine yönelik halkımızla buluşabileceğimiz; daha doğrusu yediden yetmişe yaş skalasıyla beraber olabileceğimiz bir program hazırladık. Heyecanla seyircilerimizle buluşmayı bekliyoruz.

"BÜTÜN KONSER PROGRAMLARINI PLANLARKEN AKLIMIZDA HEP 100’ÜNCÜ YIL VARDI”

Her konser programımızda hissedecek bu sene seyircilerimiz. Çünkü 100’üncü yıl çok önemli. Bütün konser programlarını düşünürken, planlarken zaten aklımızda hep 100’üncü yıl vardı. Bundan daha önemli bir şey olamaz. Bizler 75’inci yıla da tanıklık bir jenerasyonuz. 75’inci yılı da oldukça yoğun konserlerle, dolu dolu yaşamıştık. Yüzüncü yıla da büyük bir onurla, sizlerle, halkımızla, bizler de buna tanıklık ederek birlikte yaşıyoruz. Marşlar, halkın en çok benimseyerek özel gün ve haftalarını kutladığı sembolik bir müziktir. Bizimle beraber söylerler. Sözler, o coşkuyu yansıtır. Müzik yıllarca yaşar. Bir sürü marşımız var bunun gibi: 10. Yıl Marşı, 50. Yıl Marşı, 75. Yıl Marşı, 23 Nisan’daki çocuk şarkılarımız ve marşlarımız gibi. 100’üncü yıla da çok özel bir marşla başlıyoruz. Bu sene bestelenen birçok marş oldu. Onlardan da örnekler sunacağız bu programda. Daha önce Cumhurbaşkanlığında yaptığımız bir 100. Yıl Marşı yarışmasının birincisini lanse etmiştik. O lansmanda seslendirdiğimiz, söz ve müziği İlker Kömürcü’ye ait, orkestrasyonu da Yusuf Yalçın'ın yaptığı ‘100. Yıl Marşı'mızı da açılış konserimizde çalacağız. Diğer konserlerde de bütün yıla yayarak dolu dolu yaşamayı planladık.

"YAPTIĞIMIZ ÇALIŞMALARIN, SEYİRCİLERE ULAŞMASI BİZİM EN BÜYÜK MOTİVASYONUMUZ HER ZAMAN”

Ben öncelikle yaptığımız işin kaliteli olduğunu düşünüyorum. Zaten uluslararası alanda tanınan bir orkestrayız. Geçmişi olan, kökü olan, geleneksel bir orkestrayız aynı zamanda. Türkiye'de, ‘Riyaset-i Cumhur’ diye başlayıp ‘Biz üniversitedeyken sizin konserlerinize gelirdik’ diyen ciddi bir jenerasyon var. Yediden yetmişe gerçekten benimseniyoruz, halkla beraberiz. Seyircilerimizi de çok önemsiyoruz. Yaptığımız çalışmaların, burada seyircilere, halka ulaşması bizim en büyük motivasyonumuz her zaman. Ve bunun için de ekstra çalışmalar yaptığımızı söyleyebilirim. Daha önceki yıllarda da çocuk korolarını konserlerimize hep dahil ettik, bu sene de varlar. Genç Kuşak Solistlerini takip ediyoruz, burada sahne almalarına vesile olmaya çalışıyoruz. Bestecilerimizin eserlerini seslendirip onların gün yüzüne çıkmasını hedefliyoruz. Birçok farklı yönde aslında halkla, ülkemizle, değerlerimizle iç içe olabileceğimiz programlar, çalışmalar yürütüyoruz. Sadece konser vermek değil, onun altyapısında geleceği de hazırlamak, geçmişe de sahip çıkmak gibi. Gelenekleriyle yaşayan bir kurum dememin sebebi bu. Yani emekli sanatçılarımız da halen orkestramızla bir bütün, seyircilerimiz de dinleyicilerimiz de amatör müzikle uğraşan topluluklar da müzik eğitim kurumları da öyle. Her zaman, hepsiyle bağlantıda hepsi kalmaya çalışıyoruz ve bu birliktelik sanırım tabii ki konserlerimizde ve seyirci sayımıza da yansıyor.

"KONSER SAYIMIZI İKİ-ÜÇ KATINA ÇIKARARAK BİR PROGRAM HAZIRLADIK”

Biletlerin tükenmesi hem iyi hem kötü. Çünkü yer bulamayanlar, bu sefer serzenişte bulunuyorlar. Ama daha çok konser yapmaya çalışıyoruz. Aslında 106 konser astronomik bir sayı. Normalde haftada bir gün konser yaptığımızda, sezonda en fazla 36-37 konsere tekabül eder. Biz geçen sene 117 konserle kapatmıştık. Bu 106 planlanan, yani ek çıkan festivaller, turneler olmadan olan, şu anda kitapçıkta basılı, lanse edilmiş, reklamı yapılmış konserlerin sayısı. Baktığınız zaman aslında biz bunu daha çok çalışarak, daha çok konser yaparak bir şekilde karşılamayı hedefledik ve ona göre de konser sayımızı iki-üç katına çıkararak bir konser programı hazırladık.”

GÖRKEM EZGİ YILDIRIM: BİR TÜRK KADINI OLARAK ATATÜRK’ÜN IŞIĞINDA BUGÜNLERE GELMİŞ OLMAK VE BUGÜNLERDE HÂLÂ BU COKUŞYLA BU BAYRAMI KUTLUYOR OLMAK BENİM İÇİN ÇOK KIYMETLİ

Ankara Devlet Opera ve Balesi solist sanatçısı Görkem Ezgi Yıldırım da şunları söyledi:

"Ekim ayı benim için açıkçası Cumhuriyet ayı. Cumhuriyet Bayramı'nı coşkuyla kutladığımız konserlerden oluşuyor çoğunlukla. Operada, senfonilerde sürekli bu tarz programlar oluyor ama bu senenin ayrı bir özelliği var. Tabii ki 100’üncü yılı olması sebebiyle daha da bir coşkuyla kutlanıyor. Programın güzelliği, hem eski hem yeni Türk bestecilerimizin eserlerinden oluşması. Ben de çok kıymetli bestecimiz merhum Muammer Sun Hoca'mızın ‘Bozkır'ın Sesi’ isimli eseri seslendireceğim. Bir Türk kadını olarak Atatürk'ün ışığında bugünlere gelmiş olmak ve bugünlerde hâlâ bu coşkuyla bu bayramı kutluyor olmak benim için çok kıymetli. Özellikle bu eseri seslendirirken hep o duygularla söylüyorum. Bu gece de yine aynı duyguları hissederek söyleyeceğim.

“TEMSİL İZLEMEK, SANATA DAHİL OLMAK İNSANLARIN İHTİYAÇ DUYDUĞU BİR ŞEY”

Belki klişe bir cümle olacak ama sanatın iyileştiriciliğiyle ilgili doğrudan benim fikrimce. Sadece bu zamana özel değil, her zaman yani ben bu mesleğe başladığımdan beri ya da öğrenciyken de takip ettiğim temsillerden, senfoninin konserlerinden gördüğüm kadarıyla her zaman Ankara'nın kemikleşmiş ve yaş skalası çok geniş olan, ilgiyle izleyen bir seyircisi vardı. Tabii ki izleyicilerimiz açısından bilet bulamamak üzücü ama bu açıkçası bizi umutlandırıyor. Bale temsillerimiz, opera temsillerimiz, hepsi kapalı gişe oluyor. Çoğunlukla hemen bitiyor. Biz bile yer bulamıyoruz yakınlarımız için öyle diyeyim. Çünkü seyircilerimize öncelik tanınıyor. Çok mutlu oluyorum. Ve bu konuyla ilgili umudum hiçbir zaman azalmıyor, inancım tam. Çünkü hem başta da söylediğim gibi sanatın iyileştiriciliğinin etkisi çok büyük. İnsanların ciddi anlamda ihtiyaç duyduğu bir şey; temsil izlemek, sanata dahil olmak, sanatı paylaşmak hem de kurduğumuz bağın hiçbir zaman kopmayacağını biliyorum. O yüzden onlara çok teşekkür ediyorum ve yeni sezon için de şimdiden hepsine iyi seyirler diliyorum.”

BURAK ONUR ERDEM: “AÇILIŞ KONSERİNE 100’ÜNCÜ YIL MARŞLARIMIZLA SEZONA BAŞLAMAK BÜYÜK BİR GURUR”

Devlet Çoksesli Korosu Şefi Burak Onur Erdem, sezona ilişkin şu değerlendirmeyi yaptı:

“Devlet Çoksesli Korosu’nun bu sezondaki tabii ki en önemli teması cumhuriyetimizin 100’üncü yılı. Hepimiz coşkuyla kutluyoruz. CSO’nun açılış konserinde 100’üncü yıl marşlarımızla sezona başlamak büyük bir gurur. Tabii ki en önemli projelerimizden bir tanesi, 29 Ekim haftasında, yani 26-27 Ekim'de CSO ile birlikte Türkiye'nin çok farklı şehirlerinden, koroları da dahil edeceğimiz ve onlarla birlikte cumhuriyet marşlarını, türkülerini söyleyeceğimiz özel cumhuriyet konserlerimiz. Burada 1500 korist bizimle olacak. Gençlik koroları, çocuk koroları, amatör korolar, Devlet Çoksesli Koromuz, TRT Ankara Radyosu Çoksesli Korumuz, Devlet Çoksesli Çocuk Koromuz sahnede bizimle olacak. Devasa bir kadroyla o projeyi heyecanla bekliyoruz. Bunun dışında tabii ki biz ekim ayında, aynı zamanda Bursa'dayız. Bursa Bölge Devlet Sonfoni Orkestrasıyla da ‘Korolar Maratonu’ projesi kapsamında cumhuriyet marşlarını seslendireceğiz.

“HER GÜN MAİLLER ALIYORUZ. DAHA BUGÜN, ‘HATAY’DAN GELMEK İSTİYORUZ’ DİYE MAİL ALDIK”

Bizim de Devlet Çoksesli Korosu olarak konserlerimiz çok hareketli başladı. Eylül ayında, Başkent Kültür Yolu Festivali kapsamında 5 konser yaptık. Hepsinin biletleri tükendi. Yine ekim ayı öyle. Kasım-aralık ayından itibaren diğer bütün projelerimizde hem acappella konserlerimiz -yani eşliksiz sadece koro- hem de senfonik konserlerimiz, biliyorsunuz biz Kültür Turizm Bakanlığı’nın tek çoksesli korosuyuz; o yüzden bütün devlet senfoni orkestralarımızı biz geziyoruz. Hepsine büyük ilgi var. Ben bunun sebebinin bir yerde de aslında 100’üncü yılla beraber gelen bir sanat özlemi ve o dönemin Atatürk'ün de gösterdiği o hedefin tekrar hatırlanması ve sanat dolu bir sezon bekleyen seyircilerimiz olduğunu görüyoruz. Biz her gün mailler alıyoruz: ‘Şu konsere de gelebilmek istiyoruz’ diye. Daha bugün aldık, ‘Hatay'dan gelmek istiyoruz’ diye. Biliyorsunuz deprem bölgesi. Türkiye'nin farklı şehirlerinden, ‘Van'dan gelmek istiyoruz’ diye. Hem eğitim projelerimize hem master klas’ımıza hem konserlerimize büyük bir ilgi var. Biz de bundan çok mutluyuz tabii ki.”