İKTİDAR, BİLEREK VE İSTEYEREK ÜLKEYİ EKONOMİK YIKIMA DOĞRU SÜRÜKLÜYOR

Türkiye İşçi Partisi Genel Başkanı Erkan Baş, “Türkiye’nin yüzde 99’u açısından söyleyebilirim ki şikâyet etmeyen, durumundan memnuniyetsizlik ifade etmeyen herhangi bir yurttaş yok. Demek ki ekonomi kötü ve her geçen gün daha kötüye gidiyor… İktidar bilmeden, istemeyerek yanlış ekonomi politikaları neticesinde Türkiye’yi böyle bir yıkıma doğru sürüklemiyor. Aslında tam tersine Türkiye’deki azgın bir azınlığın, büyük servetler elde eden, iktidar döneminde servetlerine servetler katan küçük bir azınlığın daha fazla kazanabilmesi için bu ülkedeki milyonlarca insanın yoksullaşması gerekiyor ve Türkiye’de ekonomik model buna göre oluşturulmuş durumda. Yani iktidar bilerek ve isteyerek ülkeyi bir ekonomik yıkıma doğru sürüklüyor” dedi.

MUSTAFA USTA

Türkiye İşçi Partisi Genel Başkanı Erkan Baş, “Türkiye’nin yüzde 99’u açısından söyleyebilirim ki şikâyet etmeyen, durumundan memnuniyetsizlik ifade etmeyen herhangi bir yurttaş yok. Demek ki ekonomi kötü ve her geçen gün daha kötüye gidiyor… İktidar bilmeden, istemeyerek yanlış ekonomi politikaları neticesinde Türkiye’yi böyle bir yıkıma doğru sürüklemiyor. Aslında tam tersine Türkiye’deki azgın bir azınlığın, büyük servetler elde eden, iktidar döneminde servetlerine servetler katan küçük bir azınlığın daha fazla kazanabilmesi için bu ülkedeki milyonlarca insanın yoksullaşması gerekiyor ve Türkiye’de ekonomik model buna göre oluşturulmuş durumda. Yani iktidar bilerek ve isteyerek ülkeyi bir ekonomik yıkıma doğru sürüklüyor” dedi.

Türkiye İşçi Partisi (TİP) Genel Başkanı Erkan Baş, “Halk Buluşması” programı için bulunduğu Sinop’ta, ANKA Haber Ajansı’nın sorularını yanıtladı. Baş, şu açıklamaları yaptı:

“DURUMUNDAN MEMNUNİYETSİZLİK İFADE ETMEYEN HERHANGİ BİR YURTTAŞ YOK”

“Her geçen gün Türkiye’de emekçilerin, yoksulların yaşam şartlarının zorlaştığı gerçeğinden hareketle değerlendirmek lazım ekonomiyi. Çünkü iktidar ya da iktidar yandaşları ekonomiye dair rakamlarla oynayarak çeşitli manipülasyon anlamına gelebilecek açıklamalar yapıyorlar ama sokağa çıktığınız zaman; bakkala, markete, pazara indiğiniz zaman, yurttaşla konuştuğunuz zaman gerçek verilere sahip oluyorsunuz ve bu herhalde Türkiye’nin yüzde 99’u açısından söyleyebilirim ki şikayet etmeyen, durumundan memnuniyetsizlik ifade etmeyen herhangi bir yurttaş yok. Demek ki ekonomi kötü ve her geçen gün daha kötüye gidiyor. Bizim burada özellikle vurgulamak istediğimiz bir şey var. Türkiye’de ekonomi tartışmalarının üzerinden atlanmasına izin vermememiz gerektiğine inandığımız bir şey var. O da iktidar bilmeden, istemeyerek yanlış ekonomi politikaları neticesinde Türkiye’yi böyle bir yıkıma doğru sürüklemiyor aslında tam tersine Türkiye’deki azgın bir azınlığı büyük servetler elde eden, iktidar döneminde servetlerine servetler katan küçük bir azınlığın daha fazla kazanabilmesi için bu ülkedeki milyonlarca insanın yoksullaşması gerekiyor ve Türkiye’de ekonomik model buna göre oluşturulmuş durumda. Bunu da atlamamak lazım. Yani iktidar bilerek ve isteyerek ülkeyi bir ekonomik yıkıma doğru sürüklüyor.

“TÜRKİYE’DE 1 MİLLETVEKİLİNİN KENDİSİNE HALK TARAFINDAN VERİLEN GÖREVLERİ YERİNE GETİRMESİ ENGELLENMEKTEDİR”

Can Atalay seçilmiş bir milletvekili. Can, aslında hukuksuz bir biçimde tutuklanmıştı. Hukuki açıdan garabetle karşı karşıyayız ama bunun üzerine bir de seçimlere girmiş, seçimlere girmesine izin verilmiş, demek ki seçime girmesine milletvekili seçilmesine engel bir durum olmayan bir arkadaşımızdan söz ediyoruz. Yurttaşın iradesiyle seçilmiş, dolayısıyla parlamentoya gelmesi, yemin etmesi ve görevine başlaması gerekiyorken iktidar bize karşı, halkın herhangi bir talebinin, herhangi bir iradesinin herhangi bir anlamı yoktur anlayışıyla hareket ediyor. Dikkat ederseniz ilk gün Adalet Bakanlığı koltuğuna oturduğu gün iktidar cephesinden bir açıklama gelmişti. Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde oluşan irade bunun tam tersi yönde. Çünkü bütün milletvekilleri neredeyse oy birliğiyle Can’ı insan hakları komisyonu olarak seçtiler. Bu ne demek? Demek ki, Can Atalay’ın milletvekili olduğu konusunda Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde tartışma yok ama geçtiğimiz gün Adalet Bakanlığı Anayasa Mahkemesinin verdiği değerlendirmede bir kez daha aynı tutumun devam ettiğini görüyoruz. Dolayısıyla meselenin siyasi iktidar eliyle seçilmiş milletvekilinin cezaevinde esir tutulması dışında açıklanabilir bir tarafı yok. Bizim söyleyebileceğimiz şey: Ne Türkiye İşçi Partisi ne bu ülkedeki milyonlarca emeğiyle, alın teriyle yaşayan demokrasiden, özgürlüklerden yana açık bir tavır koyan milyonlarca insan bu tutuma teslim olmayacağız ve boyun eğmeyeceğiz. Can, mutlaka cezaevinden çıkacak ve Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde görevine başlayacak. Bu şu açıdan da önemli. Türkiye İşçi Partisi açısından bizler açısından milletvekilliği bir makam, bir mevkii değil. Halka hizmet etmek üzere, halkın bize verdiği görevleri yerine getirmek üzere üstlendiğimiz bir görev, bir sorumluluk. Dolayısıyla ben çıktığım her yerde, her programda şunu söyledim. Şu anda Türkiye’de bir milletvekilinin kendisine halk tarafından verilen görevleri yerine getirmesi engellenmektedir. Görevini yapmasını engellemek de bir suçtur. Bunun altını çizmek istiyorum.

“TÜRKİYE İŞÇİ PARTİSİNİN POZİSYONU TÜRKİYE’NİN BAĞIMSIZLIĞINDAN YANADIR”

Biz elbette ki, ülkemizin bağımsız bir enerji politikası sahip olması gerektiğini düşünüyoruz. Bu ülkenin tüm ihtiyaçlarını karşılayabilecek durumda olması gerekir. Bu ülkede yaşayan yurttaşların ihtiyaçlarını karşılamak durumunda olması gerekir. Yine aynı yaklaşım bizi bu tartışmada taraf haline götürüyor. İktidar gerçekten Türkiye’nin neye ihtiyacı var, bu enerji nasıl sağlanabilir, aklın, bilimin insanlığın geldiği aşamada gösterdiği doğrultular yerine başka yanlış tercih içerisinde. Bunun üzerine bir şey daha eklemek isterim. Sinop halkının iradesinin hiçbir iradesi yok. Zaten yanlış olduğunu düşünüyorum. Zaten nükleerci politikaların dünyada tartışıldığı ve reddedildiği tabloyla karşı karşıyayız. Üstüne Sinop’ta kiminle konuşsak bununla ilgili değerlendirme yapıyor ve benim görebildiğim kadarıyla ağırlıklı olarak bu yanlış politikaya karşı duruyor. Türkiye İşçi Partisinin pozisyonu Türkiye’nin bağımsızlığından yanadır. Ama Türkiye İşçi Partisinin pozisyonu aklın ve bilimin gösterdiği yolda bu ülkenin başka kaynaklara ulaşabileceği enerjileri elde etmeye dönük yatırım yapmasındadır. Türkiye İşçi Partisinin pozisyonu Sinop halkının yanındadır.”