ERBİL TUŞALP GAZETECİLİK GÜNLERİ, ‘FELAKET GAZETECİLİĞİ’ BAŞLIĞIYLA BURSA’DA DÜZENLENDİ
Toplumsal Araştırmalar Kültür ve Sanat İçin Vakfı (TAKSAV) tarafından bu yıl üçüncüsü düzenlenen Erbil “Tuşalp Gazetecilik Günleri” Bursa’da gerçekleştirildi. Bu yıl ki ödülün sahibi gazeteci Hale Gönültaş, “Gazetecilik sadece haber yazmak değildir. Gazetecilik erdemli, ilkeli olmaktır, pek çok değeri barındırmaktır. Bunların bütünü olduğu zaman gerçek gazetecilik yapılır ve doğru haber ortaya çıkar. Erbil Tuşalp bunların hepsinin bütünüydü. Entelektüel gazeteciliğin ötesinde aydındı. Çok şey öğrendim kendisinden” dedi.
ZEHRA DEĞİRMENCİ/SİBEL KAHRAMAN
Toplumsal Araştırmalar Kültür ve Sanat İçin Vakfı (TAKSAV) tarafından bu yıl üçüncüsü düzenlenen Erbil “Tuşalp Gazetecilik Günleri” Bursa’da gerçekleştirildi. Bu yıl ki ödülün sahibi gazeteci Hale Gönültaş, “Gazetecilik sadece haber yazmak değildir. Gazetecilik erdemli, ilkeli olmaktır, pek çok değeri barındırmaktır. Bunların bütünü olduğu zaman gerçek gazetecilik yapılır ve doğru haber ortaya çıkar. Erbil Tuşalp bunların hepsinin bütünüydü. Entelektüel gazeteciliğin ötesinde aydındı. Çok şey öğrendim kendisinden” dedi.
TAKSAV tarafından bu yıl üçüncüsü düzenlenen Erbil Tuşalp Gazetecilik Günleri, ‘Felaket Gazeteciliği’ başlığıyla 8-9 Eylül’de Bursa’da gerçekleşti.
TAKSAV Salonu’nda etkinliğin birinci gününde gazateci Doğan Tılıç, ‘Çatışma Alanlarında Gazetecilik ve Sorumluluk’ başlıklı söyleşi gerçekleştirdi. Etkinliğin ikinci gününde Uğur Mumcu Sahnesi’nde Coşkun Aral, ‘İki Göz, İki Tanık ve Dünyayı Sarsan Olaylar’ başlıklı sunumda farklı ülkelerdeki deneyimlerini fotoğraflarla paylaştı.
“DOĞRU ALANDA GAZETECİLİĞİN YAPILAMAMA NEDENİNİ YURT DIŞINDA ÖĞRENDİM”
Fotoğraflarla belge olsa bile hafızası kötü bir toplumda yaşadıklarını belirten Aral, şöyle konuştu:
"Haberin haber olmaktan çıkarıldığı, çok okunması için başlıklarla gazete çıkarmanın gerekli olduğu bir ülkede balık baştan kokuyor. Dünyada da ciddiye alınmayan komik gazeteler var.
Türkiye’den dünyaya haberleri ciddiye alınan gazetecilerin sayısı azdı. Doğru alanda neden gazetecilik yapılamıyor yurt dışında öğrendim. Gelişigüzel değil bağlantılar kurarak, araştırma yaparak haber yapıldığında dünya sizi ciddiye alıyor. Git, görün, gel değil. Türkiye'de uzun zamandır en çok okunan gazete Posta'ydı. Nedenini hiç sorguladık mı? Çünkü hiçbir zaman haber tam haber değildi. Başlık olarak verilirdi."
Etkinliğin devamında gazeteci Erbil Tuşalp’ın hayat hikayesinin anlatıldığı video gösterimi gerçekleştirildi.
‘Felaket Gazeteciliği’ başlığıyla düzenlenen panel TAKSAV Başkanı Prof. Dr. Selçuk Candansayar moderatörlüğünde; Faruk Bildirici, Hale Gönültaş, CHP Bursa Milletvekili ve Halk Sağlığı Uzmanı Prof. Dr. Kayıhan Pala ve Doğan Tılıç’ın konuşmalarıyla yapıldı.
“İNSANLARIN ACILARINI İNSANCIL ŞEKİLDE HABER YAPMAMIZ LAZIM”
Gazeteci akademisyen Doğan Tılıç, "Felaket coğrafyasında dolaşan gazeteciler iktidar gözlüğüyle dolaşıyorlar. Orada iktidar gözlüğüyle dolaşmamaya gayret eden arkadaşlar için deneyimsiz olduğunu gördük. Felaket koşulları yalan haberin fabrikatörleri için bir fırsata dönüşüyor. Böyle zamanlarda insanlar dehşet görüntüleri sorgulamadan kabullenmeye daha yatkın hale geliyorlar" diye konuştu.
Felaket haberlerinin merkezinde insanların acılarının olduğunu söyleyen Tılıç, "İnsanların acılarını haberleştirmemiz lazım. Bunu insancıl bir şekilde yapmak lazım. Felaket durumlarında duygu öne çıkıyor, akıl geri çekiliyor. En büyük tehlike bu. Temelde olması gereken eleştirel akıldan yoksun olmak aslında mesleğin ölümü demek" dedi. "Şubat depreminde yaşanan gerçekleri ne kadar öğrendik? Medya gerçekleri ne kadar kurban etti" diye soran Tılıç, felaket haberciliği dersinin okullarda ya da okul dışı kurumlarda uzmanlık alanı olarak verilmesi gerektiğini ifade etti.
Konuşmasında 6 Şubat depremlerin yapılan haberlere değinen Tılıç, "Bizim felaket haberciliğinde mucize kurtuluşlar haberlerinden uzaklaşıp kimlerin çıkar sağladığını merkeze almak durumundayız. Depremlerden sonra sorulması gereken sorular var. Yardım paraları nereye gitti? Bu felaket hangi insan sorumluluğu ya da sorumsuzluğu sonucu ortaya çıktı? Ölümlerin, hasarların bu kadar büyük olmasının nedeni yolsuzluk ve kayırmacılık mı? Çünkü gördük ki depremde ölümlerin yüzde 83'ü yolsuzluğun sistematik olarak yerleştiği ülkelerde olmuş. Felaket sonrasında ne tür halk sağlığı sorunları ortaya çıkabilir? Felaketten kazanç sağlayanlar oldu mu? Bu sorulara cevap aramayan felaket haberciliği, felaket haberciliği değil başka bir şeydir" diye konuştu.
“FELAKET HABERCİLİĞİNİN KONUSU SADECE SAVAŞLAR YA DA AFETLER DEĞİLDİR”
Kendisinin mesleğe başladığı dönemlerde kadın gazetecilerin sahaya çok fazla sürülmediğini aktaran gazeteci Hale Gönültaş, kendisinin o dönemde Türk Silahlı Kuvvetleri’nin haberlerini takip ettiğini ifade etti. Savaşa, çatışmalara ve felaketlere kadın bakış açısıyla bakmaya yönelik bir karar aldıklarını söyleyen Gönültaş, o dönem kadın general olmaması üzerine haber merkezinde yürütülen tartışmada bunun nedeninin hiçbir kadının bir canlının ölmesini istemeyeceği sonucuna vardıklarını aktardı.
“AFET PLANLARINA UYULSAYDI 6 ŞUBAT’TA DAHA AZ İNSAN HAYATINI KAYBEDERDİ”
CHP Bursa Milletvekili ve Halk Sağlığı Uzmanı Prof. Dr. Kayıhan Pala, Dünya Sağlık Örgütü tarafından acil durumlar olarak adlandırılan, olağan dışı durumlara bakarken öncelikle böyle bir durumun öngörülüp görülmediğini, öngörüldüyse buna dair operasyonel bir hazırlığın var olup olmadığını hem toplumun hem de medyanın gündemine alması gerektiğini söyledi.
Pala, 6 Şubat depremlerine değindiği konuşmasında her ilin AFAD tarafından ‘İl Afet Risk Azaltma Planı’ (İRAP) olduğunu söyleyerek, bu planlara uyularak afetlere yönelik riskler azaltılsaydı, 6 Şubat’ta ölüm ve yaralanma oranlarının daha az olacağını söyledi. Pala, "Kentlerin ne ölçüde dirençli kentler olduğunu tartışmalıyız. ‘Yüzyılın afeti’ denildi ama böyle bir şey yok. Doğa olaylarını afete çeviren üç yapı var; merkezi yönetim, yerel yönetim, yurttaşların kendisi" diye konuştu. Pala, kamusal müdahalenin daha hızlı bir şekilde olması için verilerin toplanması, bu verilerin toplumla paylaşılması gerektiğini aktardı.
‘BİR ÜLKEDE ASIL FELAKET MEDYANIN KÖRLEŞMESİDİR’
Medya Ombudsmanı Faruk Bildirici, ülkede çok sayıda felaket yaşanırken felaket haberciliği olmadığını söyledi. Bildirici, “Felaket gazeteciliğini bırakın gazeteciler bile bu ülkede felaket karşısında kendilerini koruyamaz haldeler. Kendi hakkını bile savunamayan bir meslek var. Gazete çalışanlarının çok azı sendikalı şu anda” diye konuştu. Gazeteciliğin bir takım oyunu olduğunu belirten Bildirici, “Haber merkezi çok önemli. Erbil abinin bana öğrettiği, bir gazetecinin çantası sürekli hazır olur. Çantasında yedek bataryasından iğnesine, ipliğine kadar her şey olur. Gazeteci bir yere gittiğinde merkezden sürekli yönlendirilir. Haberler editoryal kontrolden geçmediği için bir dolu yanlışla piyasaya sürülmüş oluyor” dedi. Haberlerde travma yaşayan insanlara olan yaklaşım nedeniyle insanların yasını tutamaz hale geldiğini ifade eden Bildirici, “Bir ülkede asıl felaket medyanın körleşmesidir. Bence biz öyle bir felaket yaşıyoruz. Biz gazetecilerin yapması gereken çok şey var” dedi.
Panelin ardından bu yıl ödülün sahibi gazeteci Hale Gönültaş’a ödülünü Nilüfer Belediye Başkanı Turgay Erdem takdim etti.
“TÜRK MEDYASI FELAKET HABERCİLİĞİ KONUSUNDA OLDUKÇA DENEYİMLİ”
Erbil Tuşalp adına düzenlenen törene ev sahipliği yapmaktan mutluluk duyduklarını söyleyen Erdem, ilerleyen süreçlerde de benzer çalışmalara ev sahipliği yapmaktan mutluluk duyacağını dile getirdi.
Erdem, sözlerini şöyle sürdürdü:
“Erbil Tuşalp kalemini hep dik tutan ve fikirlerinden de taviz vermeyen araştırmacı gazeteciliğin önemli isimlerinden biri. Aynı anlayışla mesleğini sürdüren ve bu yıl ödüle değer görülen çok değerli Hale Gönültaş’ı yürekten kutluyorum. Bu yılki buluşmanın teması da felaket gazeteciliği olarak belirlendi. Türkiye’nin harareti hiç bitmeyen gündeminde Türk medyasının felaket haberciliği konusunda oldukça deneyimli olduğunu da hep beraber görüyoruz. Tabii ki felaket haberciliği oldukça hassas bir konu ve belli ilkeler çerçevesinde yapılması gerekiyor ki bunun için de genç gazetecilere eğitimlerin verilmesini kıymetli bir çalışma olarak ben de değerlendiriyorum. O nedenle TAKSAV’a girişimlerinden ve çalışmalardan dolayı çok teşekkür ediyorum. Ben ülkemiz için, hepimiz için felaketlerden uzak bir gelecek olması dileklerimle hepinizi sevgi ve saygılarımla selamlıyorum.
ÖDÜLÜNÜ KADIN GAZETECİLERE ADADI
Ödülün ardından yaptığı konuşmada ödül aldığı için çok heyecanlı olduğunu ifade eden Gönültaş sözlerini şöyle sürdürdü:
“Üzerinde Erbil Tuşalp’in isminin yazdığı bir ödül almak benim için çok büyük bir onur. Bugün çokça anlatıldı. Gazetecilik sadece haber yazmak değildir. Gazetecilik erdemli, ilkeli olmaktır, pek çok değeri barındırmaktır. Bunların bütünü olduğu zaman gerçek gazetecilik yapılır ve doğru haber ortaya çıkar. Erbil Tuşalp bunların hepsinin bütünüydü. Entelektüel gazeteciliğin ötesinde aydındı. Çok şey öğrendim kendisinden. Erbil abi her zaman gazetecilerin önünü açtı. Kadın gazetecilerin de sahada her türlü yolunu açtı. Bu ödül benim için şu açıdan önemli, ben hakikaten 1990’larda ‘kadın gazeteci bunları yapabilir mi’ tartışmalarının yapıldığı dönemde bu tartışmalara kulak tıkayarak işler yapmaya çalıştım. Bu ödülü ben halen yerel basında mücadele veren, var olmaya çalışan, o cam tavanları kırmaya çalışan kadın meslektaşlarım adına, yine hem internet medyasında hem de ulusal basında çalışan tüm kadın meslektaşlarım adına almak istiyorum.”