AYLİN YAMAN'DAN AÇIKLAMALAR
CHP Genel Başkan Yardımcısı Aylin Yaman, tıbbi teknolojilerin sağlık hizmet sunumu için önemine işaret ederek, “Tıbbi cihaz sektörü stratejik yapısıyla mutlaka desteklenmeli, yerli üreticiler teşvik edilmeli, ürünler fiyat değil kalite odaklı olarak değerlendirilmelidir. Kaliteden uzaklaşıldıkça maliyetinde artacağı asla unutulmamalıdır. Türkiye’de sağlık hizmet sunumunun aksamaması ancak tıbbı cihaz endüstrisinin akılcı kurgusuyla sağlanabilir” dedi.
CHP Genel Başkan Yardımcısı Aylin Yaman, tıbbi teknolojilerin sağlık hizmet sunumu için önemine işaret ederek, “Tıbbi cihaz sektörü stratejik yapısıyla mutlaka desteklenmeli, yerli üreticiler teşvik edilmeli, ürünler fiyat değil kalite odaklı olarak değerlendirilmelidir. Kaliteden uzaklaşıldıkça maliyetinde artacağı asla unutulmamalıdır. Türkiye’de sağlık hizmet sunumunun aksamaması ancak tıbbı cihaz endüstrisinin akılcı kurgusuyla sağlanabilir” dedi.
CHP Genel Başkan Yardımcısı, Ankara Milletvekili Aylin Yaman, bugün TBMM’de düzenlediği basın toplantısında tıbbi cihaz sektöründe yaşanan sorunlara dikkat çekti. Yaman, şunları söyledi:
“TIBBİ CİHAZ DEDİĞİMİZDE ANLADIĞIMIZ VE ANLAMAMIZ GEREKEN 6 BAŞLIKTA GRUBUMUZ VAR”
“Tıbbi cihaz dediğimizde anladığımız ve anlamamız gereken 6 başlıkta grubumuz var. İlk grup; en büyük grubumuz sarf malzemeleri olarak adlandırdığımız halk arasında da iyi bilinen bandaj, pansuman, dikiş malzemeleri, tıbbı eldivenler, şırıngalar gibi grubu anlıyoruz. Yüzde 28’lik bir gruba karşılık geliyor. İkinci büyük grubumuz; tanısal görüntüleme dediğimiz elektronik teşhis cihazları yine iyi bildiğimiz MR, tomografi gibi elektronik teşhis cihazları. Ultraviyole ve kızılötesi ışınlarla çalışan aygıtlar ve X-ray yani direk röntgen cihazlarını anlıyoruz. Üçüncü grubumuz; diş ve diş hekimliği ürünleri olarak adlandırdığımız yüzde 6’lık bir ürüne karşılık geliyor. Burada da diş ürünleri ve diş hekimliğinin teçhizatları ve diş hekimliğinin el aletlerini anlıyoruz.
Dördüncü önemli grubumuz ve maalesef son dönemde sektörde tek küçülen grubumuz ortopedi protez ürünleri ki yüzde 7’lik bir gruba karşılık geliyor. Beşinci grubumuz; çoğumuzun hayatında kullandığı ailelerinde yaşlısı olanların özellikle iyi bildiği hastaya yardımcı cihazlar olarak tanımlanan ve yüzde 10’luk grubu tanımlayan işitmez cihazları, kalp pilleri, yürüme robotları gibi fizik tedavide kullanılan bir takım yabancı aletler gibi grup bu gruplardan oluşuyor. Son grubumuz aslında en büyük grubu oluşturan diğer tıbbi cihazlar dediğimiz grup. Tansiyon aletleri, stetoskop gibi el aletlerine karşılık gelen aynı zamanda hepimizin hayatında çok iyi bildiği hastane yatakları, hastane mobilyaları, anestezi cihazları, tekerlekli sandalyeler gibi grubu karşılıyor ve yüzde 29’luk bir gruba karşılık geliyor.
“TIBBI TEKNOLOJİLER DEYİM YERİNDEYSE OLMAZSA OLMAZIMIZDIR”
Tüm bu tıbbi teknolojiler sağlık hizmet sunumu için elzemdir. Erken teşhis, doğru teşhis, doğru tedavi, konforlu yaşam ve özellikle maliyet etkinlik açısından tıbbi teknolojiler deyim yerindeyse olmazsa olmazımızdır. Yaklaşık 2 buçuk milyar dolarlık bir pazar büyüklüğüne sahip olan bu sektör toplam sağlık harcamamızda yaklaşık yüzde 7’lik bir gruba denk gelir. Tıbbı teknolojinin yazılımlar gibi laboratuvar ürünleri gibi diğer grubunu da eklediğiniz zaman sağlık harcamalarının yaklaşık yüzde 13’ü bu gruptadır. 11 bini aşkın firma ile ve bu firmalarda çalışan 50 bini aşan çalışanla temsil edilmektedir. 75 ülkede ve yaklaşık 420 milyar dolar ile temsil edilen bir pazar söz konusu. Bu nedenle Türkiye tıbbı cihaz sektörü yaklaşık 2 buçuk milyar dolarlık pazarıyla dünya pazarının yaklaşık sadece yüzde 0,6’sına karşılık gelmektedir. Oldukça emek yoğun, teknolojik ağırlıklı ve dünya pazarında var olması zor bir sektördür.
Çok geniş bir ekosistemi mevcut ve farklı farklı gruplarla etkileşim gerçekten tıbbı cihaz endüstrisinin zorluklarının temel nedenlerinden bir tanesi. Bunun başında sağlık hizmet sunucuları geliyor. Kamu, üniversite ve özel hastaneler gibi ikinci basamak hizmet sunucularıyla birinci basamakta ayakta tedavi merkezlerinde hep etkileşim söz konusu. Elbetteki en önemli konu finansman sağlayıcılar, burada temel grup sosyal güvenlik kurumunu ve aynı zamanda Devlet Malzeme Ofisi’ni oluşturmakta. Tedarikçiler önemli bir grup. Yerel ve ulusal tedarikçiler, distribütörler, toptan ve perakendeciler, bayiler, ham madde sağlayıcıları hep bu grubun altında. Aynı şekilde çok büyük mücadele eden diğer bir grup yerli üreticiler. Politika yapıcılar her sektörde olduğu gibi çok önemli ama burada çok değişken ve farklı gruplar, farklı bakanlıklarla etkileşim söz konusu olduğu için ayrıca zorluk var. STK’lar çok önemli tıbbı cihaz endüstrisinde. Ayrıca sektörel girişimler söz konusu; üniversitelerde, araştırma merkezlerinde, tıbbı kümelenmelerde etkileşimi söz konusu. Son olarak ve önemli konulardan biri; akreditasyon ve sertifikasyon kuruşlarıyla etkileşimi çok önemli.
“TÜRKİYE’DEKİ TIBBİ CİHAZ SATIN ALMALARININ YÜZDE 70’İ KAMU TARAFINDAN YAPILMAKTA”
Türkiye’deki tıbbi cihaz satın almalarının yüzde 70’i kamu tarafından yapılmakta ve bu sektör yüzde 85 oranında ithalat bağımlı bir sektördür. Dolayısıyla kamu tarafından alımın temel olarak yapıldığı yüzde 85’inin ithalat bağımlı olan bir endüstrinin en büyük riski kur dalgalanmalarıdır. Yaklaşık 1 milyar dolarlık bir ihracattan bahsediyoruz. Bunun da en büyük payı yüzde 43’lük oranla hastane yatakları, el aletleri ve tekerlekli sandalye ürünlerinde. Bu ürünleri sarf malzemeler takip etmekte ama maalesef yüksek teknoloji gerektiren cihazların ihracatı yüzde 6 gibi daha düşük oranlarda temsil edilmektedir. İhracatımız en fazla Doğu Avrupa, Çin ve Irak’a yapılmaktadır. Tıbbi cihaz ithalatına baktığımız zaman; en fazla tanısal görüntüleme de ithal ürün kullanılmakta. Başta Amerika Birleşik Devletleri olmak üzere Avrupa ve uzak doğu ülkelerinden ithalat yapılmakta. Bu da kur riskinde hem dolar hem euro hem de uzak doğu para birimlerinin riskini taşıdığınızı belirtmeniz gerekiyor. İç Pazar açısından baktığımızda; en önemli konu sarf ürünler iç pazar talebi yabancı ürünlerle karşılanıyor. Oysa yerli ürünler dış pazara verilmekte. Sektörün en çok cari açık verdiği grup görüntüleme cihazlarında bulunmakta. Yerli üretimin pazar talebine sunduğu tek grup diş hekimliği teçhizatında. Kendimiz üretip kendi pazarımızda satabildiğimiz gurur kaynağımız diye söyleyebiliriz. Yabancı ürün kullanımının en az olduğu ve dışarıya satışın en iyi olduğu grup ise şırınga, iğne ve dikiş malzemelerinde.
“TIBBI CİHAZ ENDÜSTRİSİNDE MEVCUT SORUNLARI 6 GRUPTA İNCELİYORUZ”
Tıbbı cihaz endüstrisinde mevcut sorunları 6 grupta inceliyoruz. Son dönemlerde yaşadığımız temel sorunlardan bir tanesi; Avrupa Birliği’ne uyum regülasyonu için gereken tıbbı cihaz regülasyon standartları. Olması gereken fakat uyum için çok ciddi finansmana ihtiyaç olan yenilikler grubu. Klinik araştırma alanında tecrübe eksikliği, ürün belgelendirme problemleri, altyapı eksikliği ve tecrübeli eleman eksiği bu gruptaki en temel konulardan biri. İkinci grup; onay ve belgelendirme yükümlülükleri. Bu grupta çok yüksek maliyet. Özellikle belli ürünleri için yerli onay kuruluşunun bulunmaması temel konulardan bir tanesi ve firmaları çaresiz bırakmakta. Üçüncü önemli sorun; teşvik programlarının yetersizliği. Yerli üretimi desteklemek istiyoruz ama teşvikler yeterli değil. Sektörün ihtiyaç duyduğu alanla paralel değil.
Dördüncü grup; geri ödeme süreçlerinin belirsizliği. Geri ödeme sürelerindeki 60 gün 90 gün 120 gün bir dönem 2-3 yıllara çıkan geri ödeme problemleri sektördeki belirsizliği artırmakta, yatırımcıyı ürkütmekte. Özellikle sağlık uygulama tebliğ fiyatlarında ilaçta olduğu gibi bir güncellemenin yapılmaması yenilikçi kaliteyi artıran ürünlerde geri ödemeyi almada ciddi bir direnç gösterilmesi ve girişimciler için herhangi bir rehberlik programının olmaması en temel konulardan bir tanesi. Beşinci grup; tıbbi cihaz satış süreci zorluklarında yaşanmakta. Kamu alım şartnamelerinde nitelik yerine fiyat odaklı olunması ve büyük kamu ihalelerinde küçük ve orta ölçekli üreticilerin yaşam şansının ve katılımını zorlaştıran kriterlerin olması yerli üreticinin bu sektörde ürkmesine neden olmakta. Son grubumuz ise yine kur riski nedeniyle ve ham maddede dışa bağımlılık nedeniyle üreticiyi ürkütmesi.
“YÜZDE 8’LİK, 18’LİK SON DÖNEMDE YÜZDE 20’LİK FARKLI KDV UYGULAMALARI MUTLAKA GİDERİLMELİ”
Öncelikle geri ödeme takviminin oluşturulması ve buna çok sıkı uyum gösterilmesi. Yatırımcıyı en fazla ürküten ne zaman geri ödemeyi alacağını bilemeyen kişilerin yatırım yapması mümkün değil. Mutlaka bu takvimin oluşturulması ve kurallara net uyulması gerekiyor. Sağlık uygulama tebliğinin fiyatlarının mutlaka sık aralıklarla, şeffaf bir şekilde ve kalite odaklı olarak güncellenmesi gerekiyor. Avrupa Birliği uyum regülasyonları için stratejik adımlar atılması gerekiyor. Başta Türk Standartları Enstitüsü olmak üzere yerli, onaylanmış ve yetkili kurum sayısının artırılması ve bunun belirli aralıklarla açıklanması gerekiyor. Teşviklerin çok etkin ve sektörel bazlı olması gerekiyor. Kritik sektör kümelenmelerinin mutlaka desteklenmesi gerekiyor. Yerli markaları ürünlere yönelik kullanıcı algısını iyileştirecek stratejik planlar yapılması lazım. Bilimsel verilerle iç pazarda neden yerli üretimin kullanılması gerektiğine dair güven verecek ve bununla ilgili düzenli bilgilendirmeler yapacak bir stratejik plan gerekiyor. Satış sonrası izleme faaliyetleri için geri ödeme de ekstra bir finansman desteği gerekiyor. KDV uyumsuzlukları ortadan kaldırılmalı. Yüzde 8’lik, 18’lik son dönemde yüzde 20’lik farklı KDV uygulamaları mutlaka giderilmeli. Tıbbi cihaz sektörü stratejik yapısıyla mutlaka desteklenmeli, yerli üreticiler teşvik edilmeli, ürünler fiyat değil kalite odaklı olarak değerlendirilmelidir. Kaliteden uzaklaşıldıkça maliyetinde artacağı asla unutulmamalıdır. Türkiye’de sağlık hizmet sunumunun aksamaması ancak tıbbı cihaz endüstrisinin akılcı kurgusuyla sağlanabilir.”