TOPRAK: TSK’YA AİT SİHA’YI DÜŞÜRMESİ NE STRATEJİK ORTAKLIK NE DE MÜTTEFİKLİKLE BAĞDAŞMAZ
TOPRAK: TSK’YA AİT SİHA’YI DÜŞÜRMESİ NE STRATEJİK ORTAKLIK NE DE MÜTTEFİKLİKLE BAĞDAŞMAZ
ERDOĞAN TOPRAK: "SURİYE’DE TERÖR ÖRGÜTLERİNE DESTEK VEREN NATO MÜTTEFİKİ ABD’NİN, TSK’YA AİT SİHA’YI DÜŞÜRMESİ NE STRATEJİK ORTAKLIK NE DE MÜTTEFİKLİKLE BAĞDAŞMAZ"
CHP İstanbul Milletvekili Erdoğan Toprak, "Suriye’de terör örgütlerine destek veren NATO müttefiki ABD’nin, TSK’ya ait SİHA’yı düşürmesi ne stratejik ortaklık ne de müttefiklikle bağdaşmaz. İktidarın önce sessiz kalıp olay açığa çıkınca ‘teknik anlaşmazlık’ gerekçesine sığınması, Türkiye adına inciticidir ve kabul edilemez. Terörle mücadele Türkiye’nin meşru, hukuki ve uluslararası anlaşmalardan doğan hakkıdır. ABD’yi PKK-YPG’ye destekten caydıracak siyasi ve diplomatik eylemler acil ve hayati hale geldi" dedi.
CHP İstanbul Milletvekili Erdoğan Toprak, "Suriye’de terör örgütlerine destek veren NATO müttefiki ABD’nin, TSK’ya ait SİHA’yı düşürmesi ne stratejik ortaklık ne de müttefiklikle bağdaşmaz. İktidarın önce sessiz kalıp olay açığa çıkınca ‘teknik anlaşmazlık’ gerekçesine sığınması, Türkiye adına inciticidir ve kabul edilemez. Terörle mücadele Türkiye’nin meşru, hukuki ve uluslararası anlaşmalardan doğan hakkıdır. ABD’yi PKK-YPG’ye destekten caydıracak siyasi ve diplomatik eylemler acil ve hayati hale geldi" dedi.
CHP İstanbul Milletvekili Erdoğan Toprak, Haftalık Değerlendirme Raporu'nda gündeme dair değerlendirmelerde bulundu. Rapordan önce çıkan başlıklar şöyle:
"TERÖRLE MÜCADELE TÜRKİYE’NİN MEŞRU, HUKUKİ VE ULUSLARARASI ANLAŞMALARDAN DOĞAN HAKKIDIR"
“Suriye’de terör örgütlerine destek veren NATO müttefiki ABD’nin, TSK’ya ait SİHA’yı düşürmesi ne stratejik ortaklık ne de müttefiklikle bağdaşmaz. İktidarın önce sessiz kalıp olay açığa çıkınca ‘teknik anlaşmazlık’ gerekçesine sığınması, Türkiye adına inciticidir ve kabul edilemez.
Terörle mücadele Türkiye’nin meşru, hukuki ve uluslararası anlaşmalardan doğan hakkıdır. ABD’yi PKK-YPG’ye destekten caydıracak siyasi ve diplomatik eylemler acil ve hayati hale geldi. Sınır güvenliğinin kritik bir noktaya ilerlediği çok açık. Göç İdaresi’nin resmi kayıtlarına göre 5,5 milyon kişi olarak açıkladığı, gerçekte bu sayının iki katına varan sığınmacı ve göçmenlerin yarattığı ulusal güvenlik riskine karşı ivedi önlemler alınması zorunludur.
"ULUSLARARASI GAZETECİ ÖRGÜTLERİ YEREL SEÇİME DOĞRU BASKILARIN ARTACAĞI KAYGISINI DİLE GETİRDİLER
Dünyanın önde gelen basın meslek kuruluşlarının Türkiye’de ziyaret, temas ve incelemelerde bulunması iktidarı rahatsız etti ve temsilcilerle görüşme reddedildi. Uluslararası gazeteci örgütleri, Türkiye’de medya kuruluşları ve gazetecilere yönelik ağır baskı saptadıklarını, yerel seçime doğru baskıların artacağı kaygısını dile getirdiler.
Dezenformasyon yasasının gazeteciliğin kısıtlanmasının aracı haline getirildiği, eleştirel gazeteciliğin terörle eş görüldüğü, gazetecilerin mesleklerini icra ederken ağır yasal-yargısal yaptırım ve sansürün yanında, can güvenliği sorunuyla karşı karşıya olduğu uluslararası basın meslek kuruluşlarının temsilcilerinin tespit ve gözlemleri arasında yer aldı.
"8 MİLYON KİŞİDEN 4 MİLYAR TL TOPLANAN ‘İLK EVİM, İLK İŞYERİM, İLK ARSAM’ PROJESİNİN AKIBETİ BELİRSİZ"
Geçen yıl Cumhuriyet tarihinin en büyük sosyal konut kampanyası diye duyurulan, 8 milyon kişiden 4 milyar TL toplanan ‘İlk Evim, İlk İşyerim, İlk Arsam’ projesinin akıbeti belirsiz. 250 bin konut, 125 bin işyeri, 1 milyon arsa 2024 sonunda teslim edilecekti. Bakan değişince proje ve kampanya unutuldu.
Türkiye büyük bir deprem felaketi yaşadı. Milyonlarca kişi mağduriyet içinde. Yaklaşan kış mevsimi öncesi sağlıklı barınma olanaklarının sağlanması, öğrencilere okul, yurt, yemekhane yapılması elzem. Ancak bir yıl önce 8 milyon kişiyi ev, işyeri, arsa vaadiyle kuraya dahil eden, 2 yılda teslim sözü veren iktidarın bu vatandaşlara da bir açıklama borcu, sorumluluğu var.
"FAİZE NAS DİYEN, KUMARA KARŞI ÇIKAN CUMHURBAŞKANININ BAHİS GELİRLERİNİ KENDİSİNİN YÖNETTİĞİ TVF ÇATISINA ALMASI ÇARPICI VE DİKKAT ÇEKİCİ BİR ÇELİŞKİDİR"
Türkiye Varlık Fonu (TVF), at yarışlarını düzenleme yetkisinin yanı sıra, oynanan bahislerden elde edilecek gelirlerin de yeni sahibi oldu. Daha önce yarışlardan elde edilen bahis gelirleri, dağıtılan ikramiyeler dışında, at yetiştiriciliğinin ve hayvancılığın desteklenmesinde kullanılıyordu.
Önümüzdeki süreçte TVF’nin devraldığı lisansı, yarış düzenleme-bahis toplama yetkisini devrettiğini, TJK’da, bayiliklerde, hipodromlarda, yeni ortaklara satış ve değişikliğe gittiğini görebiliriz. Faize nas diyen, kumara karşı çıkan Cumhurbaşkanının at yarışı, şans oyunları, maçlardaki iddaa ve bahis gelirlerini kendisinin yönettiği TVF çatısına alması çarpıcı ve dikkat çekici bir çelişkidir.
"YENİ EKONOMİ VE MERKEZ BANKASI (MB) YÖNETİMİNİN SEÇİM EKONOMİSİNE KAYNAK STOKLAYACAĞI ANLAŞILIYOR"
Yeni ekonomi ve Merkez Bankası (MB) yönetiminin yerel seçime doğru siyasi talimat doğrultusunda seçim ekonomisine kaynak stoklayacağı anlaşılıyor. ABD’den transfer edilen MB Başkanının kısa sürede tek adam yönetimine uyum sağladığı, iktidarın siyasi kazanımlarını önceleyen sınırların dışına çıkmayacağı gözleniyor.
Merkez Bankası Başkanı, Kur Korumalı Mevduata (KKM) haziran sonuna kadar 150 milyar TL ödendiğini söylerken ekime kadar ne kadar ödendiğini açıklamıyor. Bir yandan kendinden önceki tüm bu akıl ve bilim dışı yanlışların üstünü örtüyor, diğer yandan ‘Cumhurbaşkanımız bilime değer ve önem veren bir liderdir’ diyerek asıl bu akla-bilime aykırı yanlışların tek sorumlusunu masum gösteriyor. KKM’nin ekonomi üzerinde nasıl bir saatli bombaya dönüştüğünden hiç söz etmiyor.
"TÜİK’İN ENFLASYON VERİLERİ YİNE HESAP OYUNLARINI AKLA GETİRİYOR"
Yüzde 4,75 oranındaki eylül ayı enflasyon artışı, son beş yıldaki eylül ayı ortalamasının yaklaşık 2 katı düzeyinde. Eğitimde aylık enflasyon yüzde 30, yıllık yüzde 80 iken, gıdada yıllık yüzde 75’e ulaşırken TÜİK’in enflasyon verileri yine hesap oyunlarını akla getiriyor. Yarı yarıya düşüş, ‘makyajlı enflasyona dönüşü’ gösteriyor.
Bu tabloya göre, yılın son üç ayındaki aylık TÜFE artışının azami yüzde 4-5 arasında veya daha düşük gerçekleşmesi gerek. İktidar, ‘enflasyonun aylık artış hızı yavaşlayacak, enflasyonda belirgin düşüş 2024 ikinci yarısında başlayacak’ söylemini dillendiriyor. Bu söylemle TÜİK’e daha düşük aylık artış oranı açıklaması yönünde siyasi talimat sinyali veriliyor! Milyonlarca memur, emekliye verilecek maaş zamlarının, asgari ücrete yapılacak artışın gerçek enflasyonun altında tutulabilmesinin alt yapısı hazırlanıyor.
"İTHALATTAKİ REKORLAR ÖRTBAS EDİLİYOR"
Eylül’de aylık dış ticaret açığı yaklaşık 5 milyar dolar olurken, Ocak-Eylül dönemi 9 aylık açık 90 milyar dolara dayandı. İhracatın ithalatı karşılama oranı yüzde 68’e geriledi. Yeni Ticaret Bakanı da kendisinden önceki bakanlar gibi ‘Cumhuriyet tarihinin aylık ihracat rekoru’ söylemine sarılıyor. İthalattaki rekorlar örtbas ediliyor.
Dış ticarette asıl üzerinde durulması gereken vahim durum, ithalattaki nispi düşüşe karşılık, tüketim malları ithalatının artmaya devam etmesi. İhracata ve üretime dönük yatırım malı, ara malı, hammadde ithalatının ise gerilemesi. Bu da ihracat artışının neden yüzde 0,3’e indiğini, yavaşladığını ortaya koyuyor.
"SEBZE-MEYVE HAL FİYATLARINDAKİ YÜZDE 200’E VARAN ARTIŞ, YAKLAŞAN KIŞ MEVSİMİNDE GIDA VE BESLENME KRİZİNİ İŞARET EDİYOR"
Türkiye’yi tarihinde ilk kez şeker ithal eden konuma getiren, seçimden bu yana 4 ayda şekere 6 kez zam yapan iktidar, 2023 şeker pancarı alım fiyatında yüzde 27 artış yaparak pancar üreticisini yok saydığını gösterdi. Sebze-meyve hal fiyatlarındaki yüzde 200’e varan artış, yaklaşan kış mevsiminde gıda ve beslenme krizini işaret ediyor.
Tarım ve Orman Bakanının açıkladığı 2023 şeker pancarı alım fiyatı, üreticiye yaşatılan mağduriyetin ve neden üretimden vazgeçtiğinin kanıtıdır. 2022’de tonu 1450 TL olan alım fiyatı, yüzde 27 artışla ton başına 1855 TL açıklandı. Enflasyonun yüzde 61,5 olduğu, mazotun 4 ayda yüzde 100, gübrenin bir yılda yüzde 200 zamlandığı bir ekonomide pancar üreticisine yüzde 27 artış kabul edilemez. Üretici, yüzde 27 artışla gelecek yıl pancar ekemez. Pancar ve şeker üretiminin düşmesi, ithalatın başlaması, maliyet artışı ve tüm tatlılara-şekerli gıda fiyatlarına zam olarak yansıyacaktır.
"CUMHURİYETÇİLERİN ENGELLEMESİYLE ABD BAŞKANI’NIN UKRAYNA’YA EK MALİ DESTEK KARARI GERÇEKLEŞEMEDİ"
Ukrayna'ya destek sağlayan batılı ülkeler, silah ve mühimmat stoklarının hızla azaldığını gündeme getirerek silah desteğini azaltma ya da durdurma yoluna gidiyor. Cumhuriyetçilerin engellemesiyle ABD Başkanı’nın Ukrayna’ya ek mali destek kararı gerçekleşemedi. Ukrayna’ya silah ve mühimmat akışının kesilmesi ihtimali artıyor.
Slovakya seçimindeki bu sonuçlar; hem birbiriyle hem de Ukrayna ile komşu olan AB ve NATO üyesi Polonya-Macaristan-Slovakya’da, Ukrayna’ya destek politikalarına karşı çıkan iktidarların iş başında olması anlamına geliyor. AB, ABD ve NATO’nun ‘Ukrayna’ya destek, Rusya’ya yaptırım’ çizgisindeki kırılmalar artıyor.
"ABD-AB-NATO GÜRCİSTAN’I ABHAZYA’DA BİR HAREKATA TEŞVİK EDEBİLİR, CESARETLENDİRİLEBİLİR"
Rusya’nın Kırım’dan sonra Karadeniz’de yeni bir askeri deniz üssü kurmak üzere Abhazya ile anlaşmaya varması beraberinde bazı gerilimlere neden olacaktır. Montrö Boğazlar Sözleşmesi’nin önemini artıran bu gelişme, Abhazya’ya karşı Gürcistan’ın ABD ve NATO teşvikiyle yeni bir saldırıya girişmesi ihtimaline zemin hazırlayabilir.
Gürcistan’ın kendisine ait olduğunu iddia ettiği Abhazya’daki bu gelişmeye karşı askeri bir hamle yapması güç görünüyor. ABD-AB-NATO Gürcistan’ı Abhazya’da bir harekata teşvik edebilir, cesaretlendirilebilir. Zayıf da olsa böyle bir ihtimal, kuzeyimizde kara ve deniz komşumuz Gürcistan’ı ve Kafkasların bir bölümünü kapsayacak yeni bir sıcak çatışma alanının açılmasına neden olabilir."
Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.